Eskiden müzik dinlemek zordu. Yeni albümleri takip edebilmek için elimizin altında internet yoktu. Sağdan soldan kulaktan dolma bilgiler, gençlik dergilerindeki çevirilerin yardımı ile albümlerin çıkış tarihlerini öğrenmeye çalışırdık. Albümün çıkış tarihini öğrenmek yeterli olmazdı. Türkiye’ye ne zaman geleceğini de kestirmek gerekirdi.

Çok az albümün Türkiye’de kaset olarak baskısı yapılırdı. Yurtdışından LP getiren korsan kasetçilerimiz vardı. Koşarak onların yolunu tutardık. Bize bu albümleri sipariş ettiğini söyler 1-2 haftaya kadar elinde olacağını anlatırdı. Sevinç-üzüntü bir arada yaşardık. Albüme kavuşacağımız günü beklerken dergilerden eleştirileri okurduk, şarkı isimlerini ezberler, türkçe karşılıklarını sözlüklerden araştırırdık. Tekrar kasetçiye gittiğimizde kötü haberi alırdık, LP’ler gümrüğü takılırdı, birkaç hafta daha beklememiz gerekirdi.

Bazen hiç beklemediğimiz bir albümün gelmiş olduğunu görünce sevinçten havalara uçardık. Hemen kasete çekimini yaptırırdık, yalnız kasetlerin de kalitesine göre fiyat farkları vardı. Normal kasetler ucuzdu, bir de krom kasetler vardı. Dinlerken çok fark hissetmesek de krom kasetlerin tuhaf bir karizması vardı. Albümlerin uzunluklarına göre kasetler 46’lık 60’lık ve 90’lık olurdu. 90’lık albümler ağır albümlerdi, genelde Double Live LP’ler 90’lık olurdu. En çabuk bozulan kasetlerde 90’lıklardı.

Korsan kasetçi abilerin iyi müşterisi isek bazen albümlerin yanında şarkı sözleri ya da albüm kapağı fotokopisi gibi ekstralarda verirdi, kötü müşteriysen bunları para ile satarlardı.

Binbir emekle sahip olduğumuz albümler koleksiyonumuzda baş köşede yer tutardı. Günlerce haftalarca dinlenir, her nota, her riff, şarkı sözleri ezberimize yerleşirdi.