Internet’in hayatımıza girmesi ile birlikte, iyi kötü internet kullanan herkesin denemek istediği ilk şey kendi web sitesini hazırlamak olmuştur.

Bedava alan sağlayan ilk servisler[1] hazırda bulunan şablonları ile kullanıcıların web sitesi oluşturmasını kolaylaştırmıştır. Kişisel web sitesi oluşturmak isteyen herkes birazcık HTML öğrenmiş, siteler hazırlamış, renkli animasyonlu .GIF dosyaları ile ekranı ve arkaplanı doldurmuş, para kazanabilme umudu ile reklam bannerları ve dijital ziyaretçi sayısını gösteren sayaçlar eklemiştir.

Herhangi bir içerik bulundurmayan, sadece web sayfası nasıl oluşturulur mantığı ile hazırlanan bu sayfalar kısa sürede unutulmuş ve ortadan kalkmıştır bununla birlikte blog denilen çoğu zaman “internet günlüğü” olarak yanlış bir anlam yüklenen oluşum ortaya çıkmıştır.

Ben blog yazmaya 2006 yılı ortalarında Google’ın Blogger servisi ile başlamıştım. Daha sonra 2008 yılında Türkiye’den blogger’a erişim yasaklandığında hem Posterous, hem Livejournal, hemde Wordpress’de birkaç denemem oldu, hepsinin kendine göre iyi ve kötü özellikleri vardı.

2 Aralık 2008’de Wordpress’de blog servisleri ile ilgili şöyle yazmışım;

Bir Blog servisinden neler ister blog yazarı ? Gerçekten bilemiyorum. Her servis kendine ait iyi özellikler sunuyor, birinde hoşuma giden, diğerinde olmuyor. Blogger, LiveJournal, ve WordPress… İçlerinde komple hizmet veren Blogger[2] gibi. Belki ilk göz ağrım, ondandır. Ama hemen hemen tüm istediklerimi yapabildim onunla.

LiveJournal’a widget eklenmiyor. WordPress’in de widget özelliği kısıtlı gibi. Bunlara karşılık ikisi de çok fazla sayıda tema içeriyor, seçilebilecek dizayn sayısı Blogger’a göre çok daha fazla.

Peki amaç ne ? Daha güzel gözüken bir blog mu yoksa içerik mi ? Her ikisi de önemli tabi, ama ben genelde dizayn kısmında takılıp kalıyorum. Şurası şöyle gözükse daha iyi olur, yada bu resim niye ortalanmadı gibi ufak tefek şeylere takılıp kalıyorum, içerik zenginleşemiyor.

Mesela bu yazı, WordPress’de yazdığım ilk yazı, ve nasıl görüneceğini merak ediyorum.

Zamanla blog yazılarımda aslında internet kaynaklı belli türde paylaşımlar yaptığım ve bunlara kişisel bazı yorumlar eklediğimi gördüm. Tumblr. blog servisi de bu düşünceyle hazırlanmıştı.

7 ayrı kategoride hızlı bir şekilde paylaşım yapmak ve bunlarla ilgili kişisel görüşlerin yazılabildiği bu platform, benzerleri arasında hızlı yükseldi ve bende 2008 yılı sonunda tumblr. kullanmaya başladım.

Geçen hafta içinde tüm blog servislerinde oluşturduğum girdileri tumblr.’da bir araya toplamayı başardım. Pek çok ayrı blog servisinde, ayrı görsel özelliklerde hazırlansa da üretilen içerik kalıcı ve geçmişi özetler nitelikte oluyor. Blog servisleri kapansa da, görsel öğeler değişse de aslolan şey içerik.


  1. Geocities, bedava alan sağlayan en uzun ömürlü servislerden birisidir.  
  2. Blogger, kullandığım ilk blog servisidir (2006–2008)